Selamlar, ben Ufuk. 31 yaşındayım. İstanbul’da yaklaşık 25 kişiyi çalıştırdığım, iki katlı, şık bir cafem var. İkinci katta bir de küçük asma kat var. Cafe işletmeciliğinin yanı sıra online al-sat ticaretle de uğraştığım için cafeyle genelde yönetici olarak işe aldığım Handan hanım ilgileniyor. Ben ise gün içinde cafenin asma katında bulunan ofisimde çalışıyorum.

Bir gün yine ofisimde çalışırken Handan hanım gelip geçen ay işe aldığımız garsonun iyi çalışmadığını, diğer personelle de arasının iyi olmadığını söyledi ve işten çıkarmak için izin istedi. Bahsettiği garson Gülçin, 19 yaşında, sarışın, mavi gözlü bir kızdı. İşe alınacak veya çıkarılacak personel konusunda tek yetkili kişi ben idim. Handan hanıma, “Hemen işten çıkarmayalım, iyi bir kıza benziyor. Ben bir konuşayım, bir süre daha deneyelim, baktık halen uyumsuz o zaman çıkarırız!” dedim. O da kabul etti ve mesai sonu Gülçin’i yanıma yollayacağını söyleyip gitti.

Gündüz vardiyası saat 15:00’de bitiyordu, o civarda da kapım çaldı ve Gülçin geldi. Gerçekten güzel bir kızdı, ama yüzünde sanki bir sinsilik de vardı. Ona işteki performansından ve diğer çalışanlarla ilişkisinden memnun olmadığımı söyledim. Kızcağız hemen heyecan ve panik şekilde savunmaya geçti. Onu teskin edip, “Bak Gülçin, açıkçası artık beraber çalışmayalım demeyi düşünüyordum, ama daha alışma sürecindesin ve sana bir şans daha vermek istiyorum. Ama işine odaklanman ve iş arkadaşlarınla uyum içinde çalışman gerek!” dedim.

Gülçin telaşlı haliyle teşekkür etti ve “Şey… Nasıl söylesem bilemiyorum… İşe odaklanmamı engelleyen bazı durumlar var…” diye mırın kırın etmeye başladı. Ben de, “Bir sorun varsa lütfen açıkça söyle, halletmeye çalışalım!” dedim. Gülçin ise çekingen şekilde, “Aslında buna sorun demek doğru olmaz, ama odaklanamıyorum işte. Nasıl desem, kafam başka şeyle meşgul…” deyip oturduğu koltuktan kalkıp masamın yanına geldi ve “Ben sizden çok hoşlanıyorum Ufuk bey!” deyip dudağıma bir öpücük kondurdu. Ofisimin camları aynalı cam olduğundan kimsenin görmesi mümkün değildi.

Kızın niyetini anlamıştım, benden hoşlandığını söyleyip bir küçük öpücükle işini garantiye almak istiyordu. Ben de madem böyle bir garanti istiyor, bir öpücükle yırtamaz diye düşündüm. Kolunu tutup kendime çektim, kucağıma oturttum ve öpüşmeye başladık. Dudaklarına öyle bir yumulmuştum ki, Gülçin karşılık vermekte yetişemiyordu. Ara ara durup boynunu öpüyordum, ellerim sürekli götünde ve memelerinde geziyordu. Biraz öpüşüp yiyiştikten sonra durdum, yüzünü okşadım. Nefes nefeseydi, dudakları titriyordu. Baş parmağımla titreyen alt dudağını okşadım. Sonra parmağımı ağzına soktum. İlk başta ne yapacağını bilemedi, birkaç saniye boş boş yüzüme baktı, sonra ne yapması gerektiğini anlayıp emmeye başladı.

Bir yandan parmağımı emdirirken yavaşça kucağımdan kaldırıp önüme çömelttim. Parmağımı ağzından çıkarıp pantolonumun fermuarını ve düğmesini açıp pantolonumu dizlerime indirdim. Boxerden sikimi çıkardım. Gülçin bir sikime sonra bir de bana baktı ve eline alıp sikimin başını ufak ufak dillemeye başladı. Sonra da yavaş yavaş ağzına aldı. Her seferinde biraz daha fazlasını ağzına alıyordu. Ama sakso işinin acemisi olduğu belliydi. Tam zevke geliyordum ki dişleri sikime değiyor, hem canım acıyor hem de boşalamıyordum. Neredeyse 20 dakika sakso çekti, ama ben halen boşalamamıştım.

Sonunda sikimi ağzından çıkardım ve taşaklarımı ağzına verdim. Şimdi taşaklarımı emerken bir yandan da sikime 31 çektiriyordu. Bir iki dakika içinde kasıla kasıla boşalmaya başladım. Döllerim Gülçin’in üstüne gelmesin diye döner sandalyemi biraz sağa kaydırmıştım. Ben boşalırken o da beni izliyordu. Boşalmam bitince, “Dolapta kağıt havlu var, verir misin!” dedim. Gülçin ayağa kalktı, kağıt havlu rulosunu getirdi. Birkaç yaprak kopardım, sikimi silip temizledim ve kağıt havlu rulosunu geri verip, “Parkeyi siler misin!” deyip yerdeki döllerimi gösterdim.

Gülçin, “Keşke ağzıma boşalsaydın, yutardım!” deyince, ben de, “Bundan sonra ağzına boşalırım!” dedim. Gülçin domalır gibi eğilerek parkeyi silmeye başladı. Pozisyona dayanamadım ve götünü avuçladım, o yerleri silerken okşadım. Yerleri silip doğrulduğunda, “Tamam Gülçinciğim gidebilirsin, ben konuştuklarımızı düşüneceğim!” dedim. Yüzünde şaşkın bir ifadeyle gitti.

Sonra Handan hanımı odama çağırdım. Gülçin ile konuştuğumu, iyi niyetli bir kız olduğunu ve işe de ihtiyacı olduğu için bir süre daha denememizin daha iyi olacağını, onunla belirli aralıklarla konuşup işe motive edeceğimi söyledim. Handan hanım da, “Tamam, siz nasıl uygun görürseniz öyle yapalım!” deyip gitti. O gün çok işim olduğu için ofisimden çıkmadım ve Gülçin’i görmedim.

Ertesi gün işe 13:00 gibi gittim. Ofisime çıkarken Gülçin ile karşılaştım ve müsait olunca yanıma gelmesini söyledim. Yarım saat kadar sonra kapım çalındı ve Gülçin geldi. “Gel bakalım şöyle!” diyerek döner sandalyemi biraz masadan uzaklaştırıp kucağımı gösterdim. O da bir şey demeden geldi ve bacağıma oturdu. Hemen öpüşüp yiyişmeye başladık. Bir süre sonra sikimi çıkardım, elini sikime götürüp, “Hadi bakalım!” dedim. O da yine önümde diz çöküp saksoya başladı. Bu seferki saksosu öncekinden daha iyiydi, 10 dakika içinde ağzına boşaldım…

Gülçin döllerimi yutup sikimi yalayarak temizledi. Ben de pantolonumu çekip, “Otur bakalım şöyle!” diyerek karşımdaki koltuğu işaret ettim. Oturunca, “Handan hanımla konuştum, paraya ihtiyacının olduğunu, burada çalışmayı istediğini söyledim. Diğer çalışanlarla iyi geçin yeter, diğer sorunları hallederiz!” deyip çekmeceden bir zarf çıkardım. Zarfta maaşının yarısı vardı. Uzatıp, “Bu da primin. Primin bu odadaki performansına göre her ay artacak veya azalacak!” dedim. Zarfı aldı, teşekkür edip başka birşey demeden gitti.

Aslında extra para vermesem bile Gülçin’le bu şekilde takılabilirdim. Hatta romantik bir ilişki de yaşayabilirdim. Ama bu patron çalışan fantazisi hoşuma gitmişti. Parayı da bu fantaziyi pekiştirmek için vermiştim.

En son bana sakso çekişinin üzerinden bir hafta kadar geçmişti. Cafede öğle yemeğimi yerken servisimi Gülçin yapıyordu. Ona hangi günler akşam vardiyası olduğunu sordum. Pazar günü olduğunu söyledi. Ben de, “Pazar günü cafe kapanacağında diğerleri çıksın sen çıkma, yanıma gel!” dedim. Daha günlerden perşembeydi ve ben pazar gününü iple çekiyordum.

Pazar günü gelip çatınca akşam 21:00 gibi cafeye gidip yukardaki ofisime çıktım. Cafe 23:00’de kapanıyordu. Kapanış saatinde cafeye inip, “Benim daha işim var, siz gidin, ben kilitler çıkarım!” diyerek personeli uğurladım. Bu sırada da Gülçin sandalyeleri düzeltiyordu. Yanına gidip, “Herkes çıkınca cafenin kapısını kilitleyip yanıma gel!” dedim ve tekrar ofisime çıktım.

20 dakika kadar sonra Gülçin geldi. “Gel bakalım şöyle!” diyerek kucağımı gösterdim yine. Kucağıma gelirken, “Şey seni bekletmemek için üstümü değiştirmedim ama!” dedi. Üstünde tüm garsonların giydiği dar beyaz gömlek vardı, iki düğmesini açmış, hafiften meme çatalı görünüyordu. Altında da mini dar siyah etek vardı, ama kalın siyah külotlu çorap da giymişti. “Gerek yok, böyle muhteşem görünüyorsun!” deyip kucağıma oturttum ve öpüşüp yiyişmeye başladık.

Bu sefer biraz yiyiştikten sonra gömleğinin düğmelerini açıp soymaya başladım. Beyaz sütyeniyle karşımda kalınca boynunu, omuzlarını öperek sütyeni çıkarttım. Portakal büyüklüğünde dimdik memelerine yumuldum bir süre. Sonra yavaşça elimi eteğinden içeri daldırıp külotlu çorabını yırttım. Ben yırtınca bir an irkildi ve öpüşmeyi bıraktı, ama ben öpmeye devam edince kendisini bıraktı. Külotlu çorabını yırtarak çıkarmıştım. Sonra elimi amına doğru götürürken elimi tutup engelledi. Aklıma bakire olabileceği geldi. “Bakireysen anal da yapabiliriz?” dediğimde, “Bakire değilim!” deyip birden ağlamaya başladı.

Bu tepkisine şaşırmıştım. Ne yapacağımı bilemedim. Kucağımdan kaldırdım. “Tamam, sakin ol! Seni istemediğin bir şeye zorlayacak değilim!” deyip yerdeki gömleğini uzattım. “Al giyin, seni evine bırakayım!” dedim. Cevap vermeden gömleğini giydi. Birlikte çıktık. Arabama doğru yöneldiğimde, “Senin bırakmana gerek yok, ben giderim!” dedi. Külotlu çorabı yoktu ve eteği cidden çok kısaydı. Ben de, “Bu saatte bu şekilde gitmen doğru olmaz, iti var köpeği var, ben bırakırım!” diye ısrar etdince bindi arabama. Yol boyunca hiç konuşmadık. Sadece evinin önünde onu indirirken, “Ne istediğini düşün ve benden ne istediğini de. Kararını iş yerinde söylersin!” dedim. O da, “Tamam!” deyip gitti.

Pazartesi günü içim içimi yiyerek işe gittim. Baktım Gülçin etrafta yok, acaba bana haber vermeden işi mi bıraktı diye üzülerek garsonlara nerede olduğunu sordum. Meğer izinliymiş. Salı günü Gülçin ofisime geldi. Ama içeriye girmeden kapıdan gülümseyerek, “Ufuk bey, bu hafta gece vardiyam perşembe günü olacak. Size de haber vermek istedim! Ben işimin başına dönüyorum!” dedi. Ben de, “Tamam canım!” deyince gülümseyerek kapımı kapatıp gitti. Mesajını almıştım.

Perşembe akşam yine ofisimden çıkmadım ve beklemeye başladım. Saat 23:15 gibi Gülçin ofisime geldi ve “Herkes çıktı, ben de kapıyı kilitledim!” diyerek kucağıma oturdu. Yine o günkü kıyafetleri vardı üstünde. Farklı olarak bu sefer kalın yerine ince bir külotlu çorap giymişti. Böyle daha sexy duruyordu. Yine uzun uzun öpüşüp yiyiştik ve gömleğini, sütyenini çıkardım. Sonra kucağımdan kaldırdım ve masamın üstüne oturttum.

Heyecandan dudakları titriyordu. Elini tuttum buz gibiydi. “Heyecanlı mısın?” dedim. Kafasını evet anlamında salladı ve “Seks yapmayalı bir seneden fazla oldu. Nişanlımdan ayrıldıktan sonra kimseyle yapmadım!” dedi. Ben de gülümseyip, “Merak etme, çok güzel olacak!” deyip biraz daha öpüştük. Bu sırada bir elini tutuyor, diğer elimle de baldırını okşuyordum. Bir süre sonra öpüşmeyi kestim ve külotlu çorabını yine yırtarak çıkardım. Sonra elimi bacak arasına götürüp külotunu sıyırdım. Bordo dantelli bir külot giymişti. Külodunu bacaklarından çıkarıp masaya yanına koydum. Sonra eteğini beline yukarı doğru sıyırdım. O tazecik amcığı karşımdaydı. Hazırlıklı gelmişti, amında kıl tüy namına birşey yoktu, kaymak gibi yapmıştı.

Amcığına bir öpücük kondurup bir çırpıda soyundum. Önce biraz sikimi amına sürttüm. Sonra yavaş yavaş sokmaya başladım. Olabildiğince yavaş ve nazik olmaya çalışıyordum. Gülçin sessizce inlerken ben de saçlarını ve boynunu okşuyordum sürekli. Sıcacık amcığı içimi bir hoş etmişti. Yavaş yavaş sikimi tamamen soktum ve “Nasıl, güzel mi?” diye sordum. Heyecanla kafasını sallayarak, “Evet!” dedi. Boynunu okşadığım elimle yanağını tutup baş parmağımı ağzına verdim. Heyecanla acele acele emmeye başladı. Amının içinde bir süre hareketsiz durduktan sonra parmağımı ağzından çıkardım ve yavaş yavaş pompalamaya başladım. Daha birkaç dakika olmadan Gülçin kasılmaya, gözleri kaymaya başladı. Çok geçmeden de yüksek sesle inleyerek orgazm oldu.

Biraz içinde hareketsiz bekleyip yeniden pompalamaya başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra yeniden kasılmaya başladı. Yeniden orgazm oluyordu. İnlemeleri beni aşırı tahrik ettiğinden ben de dayanamadım ve “Gelmek üzereyim!” dedim. “İçime gelebilirsin, korunmaya başladım!” deyince ona kenetlenip içine boşaldım. Bir iki dakika sonra sikimi amından çıkardığımda halen dimdikti. “Nasıldı?” diye sordum. “Nişanlımla yaptığımızdan daha güzeldi!” deyip arka arkaya dudağıma, yanağıma, boynuma öpücükler kondurmaya başladı.

Ona, “Bu gece seni uçuracağım bebeğim!” deyip sikimi tekrar amına sokup sikmeye başladım. Bu sefer daha hızlı sikiyordum, ama yine yumuşak hareketlerle sikiyordum. Önceki boşalmamın etkisiyle bu sefer durmak bilmiyordum. Gülçin kaç kere orgazm oldu sayamadım, kasılmalarının biri bitiyor diğeri başlıyordu. Yaklaşık yarım saat siktikten sonra artık ben de boşaldım ve kendimi sandalyeme attım. Gülçin’in amından döllerim akıp yere damlıyordu. İkimiz de nefes nefese kalmıştık. Birkaç dakika hiç konuşmadık.

Sonra ben boxerimi giyip cafeye indim ve soğuk meşrubat alıp geldim. Gülçin halen masada oturuyordu. Meşrubatın birini ona verip ben de sandalyeme oturdum. Meşrubatımızı içerken gözüm halen döl süzülen amındaydı ve sikim yine hareketlenmeye başlamıştı. Tekerlekli sandalyemi Gülçin’e yaklaştırdım ve masadan sallanan bacaklarını öpmeye başladım. Sonra baldırına çıktım, oradan da klitorisini emip yalamaya başladım. Çok geçmeden Gülçin yine inlemeye ve kasılmaya başladı. Kasıldıkça da baldırları kafamı sıkıştırıyor, eliyle de başımı klitorisine bastırıyordu.

Gülçin’in orgazm kasılmaları geçip bacaklarını gevşetince ben de sandalyemden kalkım ve masada ne varsa yere atıp Gülçin’i masaya sırt üstü yatırdım. Ben de masanın üstüne çıktım ve sikişmeye başladık. Yoruldukça durup pozisyon değiştiriyordum. Yarım saate yakın sikiştikten sonra tekrar içine boşaldım. Artık ikimiz de de hal kalmamıştı. Ofisime bu gece geldiğinde tedirgin olan çekingen kız gitmiş, yüzünde güller açan, yanakları al al olmuş, terden saçları sırtına yapışmış bir kız gelmişti.

İkimiz de temizlenip giyindikten sonra çekmecemden bir kutu çıkardım ve Gülçin’e verdim. Heyecanla açtı. İçinde pahalı bir kolye vardı. Müthiş sevindi ve takmamı istedi. Alıp boynuna taktım. Bir süre de ensesini öpüp yaladım. Çok teşekkür ederek dönüp boynuma sarıldı. Bir süre öpüştükten sonra da evine bıraktım…

Gülçin artık işine de odaklanıyor, iş arkadaşlarıyla da uyum içerisinde çalışıyor. Adeta maaşlı orospum gibi oldu, onu düzenli olarak sikiyorum. Gündüzleri sadece sakso çektiriyorum, sikişlerimiz akşam vardiyasından sonra oluyor. Gülçin götten de vermeye başladı. Ben de artık her ay maaşının yanında bir maaş da ikramiye veriyorum…

Tabii Gülçin’le gizliliğe mümkün mertebe özen gösteriyorduk. Yine de sanırım Handan hanım birşeylerin farkına varmış olmalı ki, bana bakışlarında çözemediğim bir farklılık hissediyordum. Ayrıca Handan hanım cafeyle ilgili konular hakkında konuşmak için ofisime sık sık uğrar olmuştu. Eskiden benimle konuşurken hep bir iki metre mesafede dururken, şimdilerde iyice dibime kadar yanaşıyor, parfümünün kokusu sikimi kaldırmaya yetiyordu. Handan hanım 45 yaşında, evli barklı, güzel ve çekici bir kadındı. Ama onu cafeye yönetici olarak işe aldığım günden beri aramızda hep bir profesyonellik, bir resmiyet vardı. Acaba bu resmiyet değişecek miydi, yoksa kendi kendime kuruntu mu yapıyordum, bilmiyorum 🙂