Artık tatilimizin son iki günü ve gecesiydi. Ben ne güzel alışmıştım buraya, bütün yaz boyunca burada kalabilirdim. Ama kocamın pazartesi günü işe gidecek olmasından dolayı tatilimizi uzatamazdık. Sabah kalktığımda kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Kocam halen uyuyordu. Hava çok güzeldi, bazıları gölde yüzüyor, bazıları güneşin altında tenlerini bronzlaştırıyordu. Ama hepsi de çıplaktı, ben dahil.

Sofrayı karavanın önündeki masya hazırlarken baktım Martin göle doğru gidyor, “Hallo Martin!” diye seslendim. Arkasına baktı ve beni görünce yanıma doğru gelmeye başladı. Gelirken de yarağı bir sağa bir sola sallanıyordu, bakıp gülümsüyordum, tatlı bir yarağı vardı. Gelip dudağıma bir öpücük kondurdu ve “Yüzmeye gidiyorum, istersen beraber yüzelim?” dedi. “Kahvaltıdan sonra gelirim, ama şimdi kocamı kaldırıp kahvaltı yapacağız. İstersen sen de kal, kahvaltıyı beraberce yaparız?” dedim. “Peki!” dedi ve oturdu.

Gülümsediğimi gördü ve “Neden gülümsüyorsun?” diye sordu. Ben de, “Sen gelirken yarağın bir sağa bir sola sallandığı için hoşuma gitti!” dedim. “Sevda hanım bu yarak senin amına doymadı!” dedi. Ben de, “Onu doyurmaya çalışırım Martin!” dedim. “Harikasın!” dedi ve güldü.

Sofra hazır, çay hazır. Kocamı kaldırdım, “Kalk, kahvaltıya misafirimiz var, Martin geldi!” dedim. Kocam kalkıp Martin’e, “Hallo!” deyip duşunu aldı ve geldi. Beraberce kahvaltımızı yaptık. Martin, “Demek gidiyorsunuz, öyle mi?” diye sordu. Kocam da, “Evet, pazartesi işe başlamam lazım, pazar sabahı yola çıkacağız!” dedi. Martin, “Yarın akşam kampın düzenlediği bir parti var, içkili, müzikli ve danslı. Bu partilere hemen hemen kamptaki herkes katılıyor, çılgınca eğleniyor. Güzel bir son gece geçirmek isterseniz mutlaka sizin de katılmanız lazım!” dedi. Kocam, “Tamam, bir uğrar bakarız ortama!” dedi.

Kahvaltı bitince, Martin, “Sevda hanım, benimle yüzecek misin?” diye sordu. “Tamam, geliyorum!” dedim ve sofrayı topladıktan sonra göle yüzmeye gitmek için kalktık. Martin elimden tuttu ve beraberce yürüdük. Kocamın bakışlarından Martin’le el ele tutuşmamın pek hoşuna gittiğini söyleyemem, ama yapacak birşeyi yoktu, katlanmak zorundaydı.

Göle vardık, suya girdik. Biraz yüzdük, suyun içinde biraz oynaştık ve çıkıp çimlere serildik güneşin altına. Martin, “München’e döndüğünüzde yanıma gelecek misin? Biliyorsun, seni dostlarımla tanıştıracağım. Sana farklı bir dünya, farklı bir yaşam göstereceğim, eminim ki hoşuna gidecek!” dedi. “Bilmem ki Martin, bende araba yok, ehliyetim de yok!” dedim. “Merak etme, zaten fazla uzak değiliz, sen telefon aç ben yarım saat içerisinde sende olurum!” dedi. “Tamam Martin, düşüneceğim!” dedim.

Güneşin altında kavruluyorduk, gidip gölgede oturduk. Kocam da gelmişti bu arada. Biraz sohbetten sonra Martin, “Ben gidip biraz uyuyayım, isterseniz akşam gelin oturalım!” deyip kalktı. Kocam da, “Martin sen uyanınca bizim karavana gel istersen!” dedi. Martin, “Bakayım!” deyip gitti. Biz de biraz gölde yüzdükten sonra karavanımıza döndük.

Akşam yemeğinden sonra, Martin yanında bir erkek ve bir kadınla birlikte geldi. Elinde iki paket soğuk bira da vardı. Ama gelen kadınla erkek Almanlara benzemiyordu. Adamla kadın Türkçe, “Merhaba!” deyince, biz şaşırmıştık. Kocam, “Türk müsünüz?” diye sordu. “Evet!” dediler. Kocam, “Bizden başka Türk gelmez bu tür yerlere sanıyorduk!” dedi. Adam, “Neden olmasın, emin olun birçok Türk çift geliyor, tabii farklı yerlere, biz şimdiye kadar beş Türk çiftle tanıştık, siz altıncı çiftsiniz!” dedi.

Kocam, “O zaman sizler uzun zamandır doğanın güzelliğinden faydalanıyorsunuz, doğru mu?” dedi. “Evet, biz on yıl oldu evleneli ve evlendiğimizin üçüncü yılından itibaren geliriz böyle yerlere!” dedi. Kocam, “Biz daha ilk defa geliyoruz. Karımın çok hoşuna gitti, seneye yine düşünüyoruz, ama başka yerleri keşfedeceğiz!” dedi. Adam, “Pardon, tanışmadık, benim adım Serhat, karımın adı da Gül!” dedi. Kocam, “Memnun olduk, ben Adnan, bu da karım Sevda!” dedi. Onlar da, “Biz de memnun olduk!” dedi.

Biraları açıp oturduk ve sohbete başladık. Ben merakımı yenemedim ve Gül’e sordum, “Siz Martin’le nerden tanışıyorsunuz?” diye. Gül de, “Martin’le aynı şehirde kalıyoruz. Ama tesadüfen tanıştık, bundan iki yıl önce yine başka bir çıplaklar kampına gitmiştik, orda tanıştık. Çok iyi bir insan!” dedi. Ben de, “Biz henüz daha birkaç gündür tanışıyoruz, ama iyi olduğunu kanıtladı!” dedim.

Türk misafirlerimiz Martin’e göre epey genç sayılırdı, Gül 29 yaşındaymış, Serhat da 34 imiş. Ama bakımlılardı. Serhat yakışıklı biriydi, yarağı da hoşuma gitmişti, Martin’in yarağı kadar olmasa da hoş görünyordu. Gül ise balık etli, götü ve memeleri benimkilerden biraz daha büyüktü, tatlı ve sexy bir kadındı.

Serhat bize başka kampların olduğunu anlatıp, “İsterseniz seneye beraber gidebiliriz, ne dersiniz?” dedi. Kocam da, “Kısmet, bakalım seneye ne olur, ama temasta kalalım. Nerede oturuyorsunuz?” dedi. Serhat, “Biz Augsburg’ta, ya sizler?” dedi. Kocam da, “Biz de München’de!” dedi. Serhat, “Fazla uzakta değilsiniz, yarım saat mesafede. O zaman daha sonra da buluşur birşeyler planlarız, ne dersiniz?” dedi. Kocam da cevaplıyor bana sormadan, “Tabii, neden olmasın!” diye.

Erkekler Futboldan konuşmaya başladıklarında, Gül bana, “Sevda, seninle biraz yürüyelim mi?” dedi. Benimle konuşmak istediği belliydi, “Tabii!” dedim ve kalkıp erkekleri yalnız bıraktık. Biraz uzaklaşınca Gül başladı anlatmaya, “Biz her sene farklı bir yere gider kamp yaparız. Doğada çırılçıplakken kendimizi kuşlar gibi özgür hissediyoruz ve çok rahatlıyoruz. Peki, sen nasıl başladın Sevda?” dedi. Ben de, “Aslında kocamın sex istekleri yüzünden sayılır. Ben buranın çıplaklar kampı olduğunu bilerek gelmedim, bana sürpriz yaptı, yoksa hayatta gelmezdim!” dedim. Gül, “Peki pişman mısın geldiğine?” dedi. “Hayır değilim, çok hoşuma gitti ve sanırım her yıl geleceğiz!” dedim.

Gül, “Biz her yıl başka yerleri keşfediyoruz, farklı insanlarla tanışıyoruz. İtiraf edeyim ki buralara gelmeden önce kocamın yarağından başka yarak görmemiştim, yani gerçekte görmemiştim, sadece internette görmüştüm. Ama gittiğimiz kamplarda şimdiye kadar binlerce yarak gördüm. Çoğu da kabuklu ve çok hoşuma gidiyor gördüğüm şeyler!” dedi gülerek.

Konu kabuklu yaraklardan açılmış, kabuklu yaraklardan devam ediyordu. Sanki anlatmak istediği veya sormak istediği başka bir şey vardı ve sormakta zorlanıyor gibiydi. Ki az sonra beklediğim soru geldi. “Şey Sevda… Martin’le yaptın mı?” dedi. Ne dediğini aslında çok iyi anlamıştım, ama, “Anlamadım, ne yaptım mı?” dedim. Gül utana sıkıla, “Onunla sikiştin mi?” dedi. “Hayır!” dedim. Gül, “İnanmıyorum, mutlaka sikiştin, itiraf et, çünkü ben de sikiştim!” dedi.

Benden daha azgın kadınlar da varmış diye düşündüm. Gül’ün itirafından sonra artık saklamamın bir anlamı yoktu, “Evet, sikiştim!” dedim. Gül, “Kocan biliyor mu sikiştiğini?” dedi. “Evet biliyor!” dedim. Gül, “Benimki bilmiyor! Martin’le aynı şehirde oturduğumuzdan arada bir yanına uğrar istediğimi alır dönerim. Her gittiğimiz yerde başka bir erkekle tanışıyorum, kocamdan habersiz gizli gizli sikişiyorum!” dedi.

Ben de, “O zaman kocanla aranda bir sorun var galiba?” dedim. Gül, “Aslında yok, beni sikiyor ama doyurmuyor. İlk kez kocamdan başka biriyle sikiştiğimde çok hoşuma gitti. Başka erkekler bana farklı zevkler veriyor. Yani ben başkalarıyla sikişmekten memnunum ve bu böyle devam edecek, bırakamam artık. Ya sen Sevda, anlat bakalım?” dedi.

“Nasıl anlatsam bilemiyorum. İlk sikişmem çok ilginç oldu. Burada iki erkek ve bir kadın vardı, yani baba oğul idiler, kadın da adamın ikinci karısıydı, yani oğlanın üvey annesi. Ama kadını ikisi de sikiyormuş. Beni de aralarına aldılar ve harika zaman geçirdim. İlk kez sikiştiğimden kocamın haberi yoktu, içip sızıp yatıp uyumuştu. Sonra Martin’le tanıştım ve sikiştim. Kocamın ilkin Martin’den de haberi yoktu. Bir akşam Martin yanımıza geldi. Sohbet ederken Martin’in yarağı kocamın da hoşuna gitmiş olacak ki, bana (Martin’le sikişmek ister misin?) diye sordu. Hatta sikişmem için ısrar etti. Ben de sikiştim, üstelik kocam da yanımzdayken!” dedim.

Gül şaşırmıştı, “Vay be, sen neymişsin Sevda! Peki kocanın bilmesi nasıl bir duygu?” dedi. “Çok zevk aldım, ama gizli sikişmenin zevki daha farklı. Ama artık kocamdan habersiz de sikişeceğim, kocam istediği zaman da!” dedim. Gül, “Harikasın Sevda, seninle sık sık görüşmeliyiz, eminim ki seninle birlikte çok macera yaşarız!” dedi. “Bakarız!” dedim…

Karavana döndüğümüzde numaralarımızı kaydettik ve erkeklerin yanına oturduk. Gül kulağıma eğilerek, “Kız kocan çok hoş!” dedi. Ben de gülümsedim ve onun kulağına, “İstersen kocamla sikişebilirsin!” dedim. Kıkırdaştık…

Geç vakte kadar oturduk, sohbet ettik. Kocam, “Bira kesmiyor!” deyip içerden Viski getirdi, erkekler Viskiden devam etti. Martin, misafirlere, “Yarın Adnan’la Sevda gidiyor ve de çok üzülüyorum!” dedi. Ben de, “Merak etme Martin, eminim ki daha çok görüşeceğiz!” dedim. O da, “Umarım!” dedi. Viski şişesi bitince herkes kalktı. Martin misafirlerle gitti. Ben de kocamla birlikte uyumak için yatağa geçtim. Kocam hemen horlamaya başladı. Ama benim gözüme uyku girmiyordu. Doğrusu gitmeden önce Martin’le sikişmek iterdim, kim bilir tekrar ne zaman görecektim.

Yatakta sağa döndüm, sola döndüm, yok uyuyamıyordum. Kalktım, kendime bir bira açtım ve dışarıda oturdum. Arkama yaslandım, popomu sandalyenin kenarına getirdim, bacaklarımı da aralamışım, ne güzel amım hava alıyordu. Karşıdaki karavanın önünde iki kadınla iki erkeğin oturduğunu gördüm. Bana bakıp kendi aralarında birşeyler konuşuyorlar ama duyamıyordum. Ben istifimi bozmuyordum, aynı şekilde oturuyordum. Saat herhalde gecenin 12’sini geçmişti. Sabaha daha çok var deyip bıramı yudumlamaya devam ediyordum…

Karşıda oturanlardan bir erkek kalkıp yanıma geldi. Adam 40’lı yaşlardaydı. “Merhaba komşu, çoktandır seninle tanışmak istiyordum. Ben Michael!” dedi. “Memnun oldum, ben de Sevda. Bira ister misin Michael?” dedim. “İsterim!” deyince biramı bitirdim ve içerden iki bira getirdim. Biralarımızı içerken sohbet etmeye, daha iyi tanışmaya başladık. İşte, nerden geliyorsun, nerde oturuyorsun, ilk defa mı geliyorsun gibi sorular.

“Kocan erkenden yatıp uyudu galiba?” dedi. “Evet, ben de yatmıştım, ama uykum gelmedi, biraz hava alayım dedim ve çıkıp oturdum!” dedim. Zaten akşam birkaç bira içmiştim, şimdi de iki bira içince kafam biraz dönmeye başladı. Bunu Michael de anladı sanırım, “İstersen biraz yürüyelim, kendine gelirsin?” dedi. Ben de, “Bu saatte nerede dolaşacağız, her taraf karanlık?” dedim. “Biz de ışıklı yerlerde yürürüz!” dedi. Bakalım bu yürüyüş teklifinin arkasından ne gelecek diye merak etmiştim, “Tamam!” dedim. Kalktık, ışıklı patikadan yürümeye başladık….

Micael bana, “Seni çoktandır görüyorum. Çok hoş bir kadınsın!” dedi. “Teşekkür ederim Michael, çok kibarsın!” dedim. Yürürken yan gözle adamın yarağını inceliyordum. Kabuklu ve güzel bir yaraktı, içimi bir hoş etmişti. “Sen evli misin Michael?” diye sordum. “Evet evliyim, karım da karavanın önünde oturuyordu, görmüşsündür?” dedi. “Gördüm. Peki diğer oturanlar kimler?” dedim. “Onlar da karı koca, arkadaşlarımız! İstersen yanlarına gidelim, tanıştırayım?” dedi. “Hayır, geç oldu, dönelim artık, yatacağım!” dedim. “Tamam dönelim, ama açık konuşacağım, seninle sevişmek istiyorum. Sen de ister misin?” dedi.

Bu işin bu noktaya geleceğini az çok tahmin etmiştim zaten. “Ama ben seni daha doğru dürüst tanımıyorum bile!” dedim. O da, “İnsanlar birbirleriye sevişmek isterse illa ki tanımak gerekmez. Bu bir arzu ve istek meselesi!” dedi. Konuşması hoşuma gitmeye başladı, zorlamıyordu, sadece istekte bulunyordu. “Peki, kabul ediyorum, ama nerede sevişeceğiz ki?” dedim. “Karavanımda!” dedi. Ben, “Ee, karın orada? Arkadaşların orada?” dedim. “Bizimkisi açık evlilik, karım da istediği erkekle sikişebilir, hem de eve getirmek kaydıyla!” dedi.

Hayret etmiştim, bu nasıl iş böyle diye. Adamlar serbest yaşıyor, kadın olsun erkek olsun özgürce istediğiyle sikişiyor. Biz ise, birileri duyar diye ödümüz patlıyordu.

Nedense onun karavanında sevişme fikri hoşuma gitmemişti. “İyi bir fikir değil, ben karavanıma dönüyorum, hadi sana iyi geceler!” dedim. “Dur gitme lütfen!” dedi, elimden tutup kendine çekti, dudaklarıma yapıştı ve öpmeye başladı. Dilini ağzıma sokunca yumuşadım ve karşılık vermeye başladım. Sarılmış öpüşürken Michael’in yarağı kalkmış, amıma temas ediyordu. Bacaklarımı az ayırdım ve yarağı araya kaydı, artık amımın yarığına temas ediyordu. Amım sulanmıştı bir anda. Canım hemen sikilmek istiyordu. Ama ışıklı patikanın ortasında da sikişmek istemiyordum, “Tamam, hadi senin karavana gidelim!” dedim.

Elimden tuttu, karavanına gittik. İçeri girerken karısı, “Tebrikler Michael, çok güzel bir kadın!” dedi. Arkadaşı da, “Sor bakalım Micahel, isterse ben de geleyim!” dedi. Ben biraz utanmıştım, aynı zamanda da gururum okşanmıştı. Michael’in cevap vermesine fırsat bırakmadan elinden çektim, içeri girdik. Beni yatağa uzatıp memelerime yumuldu. Sonra amıma indi, dakikalarca amımı yaladı. Sonra yarağını ağzıma vermek istedi. Ama ben ağzıma alıp yalamadan önce elime aldım ve okşamaya başladım. Kabuklu yarakları çok ilginç bulduğumdan, kabuğunu bir ileri bir geri yapıyordum. Nedense kabuklu yaraklar beni çok etkiliyordu. Ve yalan yok, kabuklu yarakları yedikten sonra artık kocamla sikişmek pek zevk vermiyordu…

Michael ile yaklaşık bir saat kadar seviştik ve sikiştik. İşimiz bittiğinde, Michael, “Arkadaşımla da sikişmek ister misin?” diye sordu. “Hayır bu sikiş bana yetti, belki başka zaman olur!” dedim. “Peki!” dedi. Karavandan çıktık, birlikte duş alınan yere gidip duş aldık. Duş alırken bile benimle öpüştü, beni tekrar sikmek istiyordu, ama ben yeter dedim. Duştan sonra onunla vedalaştım ve kendi karavanımıza gittim. Yattığım gibi mışıl mışıl uyumuşum…